Sağduyu ile hareket etmek lazım

Tarih, yakarak ve yıkarak “başarılı” olanlarla dolu. O dönemin şartları içinde bunu anlamak mümkün. Ancak bugün bu yöntemi kendisi ülkesini “yıktırmak” için uğraşanlar kullanıyor!

2011 yılından bu yana Suriye’deki iç savaştan dolayı ülkemize sığınan milyonlarca Suriyeli oldu. Bugün bir nesil Türkiye’de büyüdü, Türkçeyi öğrendi. Bu kadar misafirperverlikten sonra bu insanların artık evlerine dönmez zamanı geldi de geçiyor bile… Ancak bunun yöntemi yakıp yıkmak, masum insanlara zarar vererek olmamalı.

Bu kadar insanın ülkemize sığınmasının demografik yapıyı değiştirdiğini bir kenara bıraksanız bile artık “güvenlik” sorunu kapıda. Bugün ülkemizde sayıları 5 milyonu aşkın Suriyeli artık kriminal olaylara da karışarak güvenlik güçlerinin iş yükünü de katlıyor. Ayrıca bugün kimse ülkemize sığınan Suriyeliler için Avrupa Birliği fonlarından gelen parayı pulu da umursamıyor.

Aklınızda birçok soru dolaşmıyor mu sizin! Birdenbire Kayseri’deki olaylarla eş zamanlı olarak Suriye’nin Kuzeyinde yaşanan hadiseler bir tesadüf olmasa gerek. Adeta aynı merkezden yönetilen bir kaos çıkartma planı devreye girmiş gibi görünüyor. Böyle dönemlerde daha itidalli olmak, polisin işlerini kolaylaştırmak gerektiğine inanıyorum. Ancak misafirlerimizin de artık savaşın bittiği ülkelerine dönmelerinin de bir plan dahilinde hayata geçirilmesi şart.

Kayseri’de yaşanan olayın analizini yapacak değiliz, sosyoloji ile uğraşanlar bu yorumlar için çaba harcayabilir, ancak bu konuda insanımızın haklı iken haksız duruma düşmemesi için daha sağ duyulu davranmasına ihtiyacımız var.

Ne güzel söylemiş Hazreti Mevlâna; “Her şey vaktini bekler; ne gül vaktinden önce açar ne de güneş vaktinden erken doğar.”