Topuk dikeni hakkında merak ettikleriniz…

Topuk dikeninin tedavisinde erken müdahalenin, ağrının kontrol altına alınması ve rahatsızlığın ilerlemesinin önlenmesi açısından büyük önem taşıdığını kaydeden Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Ahmet İnanır, sık karşılaşılan ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen rahatsızlıkla ilgili açıklamalarda bulundu. 

Topuk dikeni hakkında merak ettikleriniz…
Yayınlama: 15.08.2024
A+
A-

İnanır, topuk dikeninin, genellikle sabahları yataktan kalktığınızda topuğunuzun üzerine basmakta zorlanmanıza neden olan ağrıyla kendini gösteren bir durum olduğunu, ancak, bu ağrının aslında plantar fasiit adı verilen bir rahatsızlıktan kaynaklandığını vurgulayan İnanır, şunları kaydetti: “Ttopuk dikeni, ayak tabanındaki kemikleri örten kalın bir zar olan plantar fasyanın aşırı gerilmesi sonucunda oluşur. Sert zeminlerde yürüme, koşma, aşırı kilo ve uzun süre ayakta kalma gibi faktörler, plantar fasyanın kronik olarak zedelenmesine neden olabilir. Bu zedelenme zamanla topuk kemiğine yapıştığı noktada kalınlaşma ve ödem oluşturur. Vücut, bu bölgedeki stresi azaltmak için yeni kemik dokusu oluşturarak sivri bir çıkıntı meydana getirir ve bu çıkıntıya topuk dikeni denir.

Topuk dikeni belirtileri

Topuk dikeninin en önemli belirtisi, sabahları belirginleşen topuk ağrısıdır. Bu ağrı, zamanla tüm güne yayılabilir ve hastanın yürümek ya da ayakta durmak gibi günlük aktivitelerini zorlaştırabilir. Ağrı ilerleyen aşamalarda dinlenme halinde bile devam edebilir.

Topuk dikeni tanısı

Erken evrede muayene ile tanı konulabilir. Ayrıca, MR ve ultrason gibi görüntüleme yöntemleriyle plantar fasyadaki ödem ve kalınlaşma tespit edilebilir. Basit bir röntgen de tanı için yeterli olabilir. Ancak topuk ağrısı bazen iltihaplı omurga romatizmasının ilk belirtisi olabileceği için dikkatle incelenmelidir.

Topuk dikeni tedavisi

Tedavinin amacı, ayağa binen basıncı azaltmak, ağrıyı ve iltihabı kontrol altına almak, doku iyileşmesini teşvik etmek ve yumuşak dokuların esnekliğini artırmaktır. Tedavi seçenekleri arasında istirahat, buz uygulaması, özel tabanlıklar, germe egzersizleri, fizik tedavi, antienflamatuar ilaçlar ve ESWT gibi yöntemler bulunur. Nadir durumlarda ameliyat gerekebilir, ancak çoğu hasta için cerrahi müdahale gerekli değildir.”

Kaynak: ZİYA İPEK/ÖZEL HABER

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.