Alp “Su kaynaklarının sürdürülebilirliği tehdit altında”

Mersin Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Tahir Alp, Türkiye’nin su kaynakları bakımından zengin bir ülke olmasına rağmen, nüfus artışı, iklim değişikliği ve ekonomik gelişmelerin su kaynaklarının sürdürülebilirliğini tehdit ettiğini belirterek, Türkiye’nin su bütçesinin 1950’den itibaren hızla değiştiğini ve yakın gelecekte su kıtlığı çeken ülkeler statüsüne girebileceğini öngördüklerini söyledi.

Alp “Su kaynaklarının sürdürülebilirliği tehdit altında”
Yayınlama: 03.08.2024
Düzenleme: 03.08.2024 19:15
A+
A-

Okyanuslar ve denizler dışında kalan su kaynaklarının yüzey suları ve yer altı suları olarak iki ana kategoride incelendiğini ifade eden Prof. Dr. Mehmet Tahir Alp,  “Türkiye’nin yüzey suyu potansiyeli oldukça yüksektir ancak büyük miktarda buharlaşma ve akarsu debilerindeki mevsimsel dalgalanmalar gibi faktörler nedeniyle bu potansiyelin tam anlamıyla kullanılması mümkün değildir. Türkiye’de yer altı su kaynakları da kullanım suyu ihtiyacını karşılamada önemli bir görev üstlenmektedir. Ancak aşırı kullanım sonucu bazı bölgelerde yer altındaki su tabakalarının seviyeleri düşmekte ve tuzlu-su intrüzyonu gibi sorunlar ortaya çıkabilmektedir” dedi. İklim değişikliği sürecinde Türkiye’nin karşı karşıya olduğu en önemli risklerden birinin azalan yağış miktarı olduğuna dikkat çeken Alp,  1950’lerden bu yana Türkiye genelinde yağış rejiminde belirgin bir azalma gözlemlendiğini kaydetti. Alp, “Nüfus artışının doğal olarak daha fazla içme suyu talebiyle sonuçlandığı bilinmektedir. Bu da mevcut içme suyu kaynaklarının daha yoğun bir şekilde kullanılmasına yol açar. Ekonomik büyüme ile beraber tarım alanlarının sulanması gereksinimi ve çeşitli sektörler için endüstriyel su talebi artmaktadır.” diye konuştu.

“Kuraklık, su kaynakları üzerinde ciddi etkilere sahip olan bir doğal afettir”

Prof. Dr. Mehmet Tahir Alp, yetersiz yağışların ve uzun süreli kurak dönemlerin, su kaynaklarının azalmasına ve suların kurumasına neden olabileceğini belirterek, kuraklığın barajlarda su seviyelerinin düşmesine, akarsuların debilerinin azalmasına ve yer altı suyu seviyelerinin düşmesine yol açacağına, sonucunda ise tarım alanlarındaki sulama imkanlarının kısıtlanarak tarımsal üretimde verimliliğin düşeceğine vurgu yaptı. Aynı zamanda içme suyu temininde de zorluklar yaşanacağına işaret eden Alp, “Kuraklık ayrıca ekosistemlere zarar verir; bitki örtüsünün kurumasına, orman yangınlarının artmasına ve hayvanların yaşam alanlarının azalmasına sebep olur. Bu nedenle kuraklıkla mücadele etmek için ‘Su Kaynakları Yönetimi’ politikalarının geliştirilmesi, sürdürülebilir sulama tekniklerinin kullanılması ve bilinçli su tüketimi alışkanlıklarının benimsenmesi önemlidir” açıklamasında bulundu.

“Modern sulama teknikleri ile su tasarrufu sağlanabilir”

Su kaynaklarının verimli kullanımını artırmak için yeni teknolojilerin geliştirildiğini de aktaran Alp,  Bugün Türkiye Yüzey su varlığının neredeyse %70’ini tarımsal sulamada kullanmaktadır. Tarımsal alanlarda damlama sulama, mikro-sprey sulama ve yeraltı sulama gibi modern sulama teknikleri ile suyun doğru miktarda ve doğru zamanda bitkilere ulaşması sağlanarak su tasarrufu yapılabileceğini söyledi.

Su arıtma sistemlerinin de atık suların temizlenerek tekrar kullanılmasını sağladığını belirten Alp, “Bu sistemlerle endüstriyel atık sular, evsel atık sular veya tarımsal atık sular gibi farklı kaynaklardan elde edilen suyun geri kazanılması mümkün hale gelir. Yağmur suyu toplama sistemleri ile binaların çatılarından yağmur hasadı yapılarak depolayan sistemler ise yağmur suyunun daha sonra bahçe sulamasında veya adi kullanım amacıyla değerlendirilebilmesini sağlar. Akıllı sulama kontrol sistemleri, sensörler sayesinde toprak nemini ve hava koşullarını izleyerek, bitkilerin ihtiyaç duyduğu su miktarını belirleyerek gereksiz sulamaların önüne geçer. Ayrıca, güneş enerjisiyle çalışan pompalar da tarım alanlarındaki sulamada elektrik maliyetini azaltırken aynı zamanda çevre dostu bir seçenek sunar. Bu teknolojilerin kombinasyonu, daha verimli bir şekilde su kaynaklarının kullanılmasına katkıda bulunurken aynı zamanda gelecek nesillere temiz ve yeterli miktarda su sağlama amacına hizmet etmektedir. Bu durumda gelecek için sürdürülebilirlik adına uygun politika yapımının yanında alternatif çözüm yöntemleri üzerine çalışmalara da odaklanmak gerekmektedir. Tabii ki en önemli konu suyun kullanımı konusunda insanların farkındalığının arttırılmasıdır. Buda ancak eğitimle gerçekleştirilebilir. Türkiye bu konuda, adaylık sürecinde olduğu Avrupa Birliği’nin ekosistem tabanlı su yönetim politikası olan ‘Su Çerçeve Direktifi’ni (Water Framework Directive) benimsemiş ve ilgili bakanlık tarafından mevzuatlar oluşturularak, Havza Bazında Su Yönetim Planlaması bu direktife göre oluşturulmuş ve uygulanmaya başlanmıştır. Gelecekte su kıtlığı çeken ülkeler arasında olmak istemiyorsak içinde bulunduğumuz iklim krizi sürecinde su kaynaklarımızın sürdürülebilr kullanımını doğru planlamamız ve bunu başarmamız gerektiğini unutmamalıyız” açıklamalarında bulundu.

 

Kaynak: MERYEM KARADAĞ/ÖZEL HABER

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.